Kutsal, dokunulamazdır. Eksik olmadığından bütünlenemez; yarım olmadığından tamamlanamaz. Diğer yandan bizim kutsala her yönelişimiz, ona katılma girişimidir. Oysa kutsala katılmak, ona dokunmak kutsalın varlığıyla çelişir. Zira kutsala dokunmak onu kendimiz için kılmaktır. Ona katılmak yerine, onu kendimiz için kılmak… Bu nedenle bilinç için kutsala dokunmak, ancak kutsalı yorumlamak olabilir.
Bu dokunma veya ona katılma çabası şüphesiz bilince ait bir maceradır ve temeli yine düşüncede aranmalıdır. Öyleyse kutsalı anlamaya yönelirken düşünce kendine neyi temel alır?
Neyi alırsa alsın bu düşüncenin kendi içeriğini kutsamasından ibaret olur. Bir inancı, bir peygamberi veya bir metni, bir totemi veya tabuyu, hatta Tanrıyı dahi kutsal kılan düşüncemizdir.
Zira düşüncenin içeriği olan Tanrı, düşünenin yaratıcısı olan mutlak Tanrı değildir. Düşüncenin Tanrısı bir ilke, imgelem, tahayyül iken, insanı var eden Tanrı gerçektir, çünkü insan gerçektir.
Öyleyse samimi ruhların kendilerini içinde bulduğu ve diğer tüm arayışların nedeni olan bu tek gerçek arayış; kendini kendi olarak bulma isteği nerede temellenmelidir?

Sayfa: 328
Kutsallık olgusu
Kutsala katılma çabası şüphesiz bilince ait bir maceradır ve temeli yine düşüncede aranmalıdır. Öyleyse kutsalı anlamaya yönelirken düşünce kendine neyi temel alırsa alsın bu düşüncenin kendi içeriğini kutsaması olur. Bir inancı, bir totemi, bir metni, hatta Tanrı’yı kutsal kılan düşüncemizdir.
Zira düşüncenin içeriği olan Tanrı, düşünenin yaratıcısı olan mutlak Tanrı değildir. Düşüncenin Tanrı’sı bir ilke, insanı var eden Tanrı ise gerçektir, çünkü insan gerçektir.
Öyleyse insanın kendini içinde bulduğu ve diğer tüm arayışların nedeni olan bu tek gerçek arayış; kendini kendi olarak bulma isteği nerede temellenmelidir?
Kutsalın temeli, bu anlamda kutsal metinler üzerinden kutsallık olgusuna bir düşünce temeli arayışıdır.